
Geçenlerde bir öğrencimle dersteyiz. Önümüzde son yılların modası olan o meşhur "beceri temelli" sorulardan biri var. Niyet aslında iyi; matematiği hayatla ilişkilendirmek. Ama sayfaya bir baktım, soru soru değil, sanki sanat galerisi.
Soruyu "yeni nesil" göstereceğiz diye o kadar görsele boğmuşlar ki, öğrencim resimlerin arasında kayboldu. Ne sorunun kökünü yakalayabiliyor ne de benim anlattığım mantığa odaklanabiliyor. Bir ara dersi durdurdum. Aldım elime temiz bir kağıt, soruyu o karmaşadan ayıklayıp en yalın haliyle tekrar yazdım, öyle anlattım. Anladı mı? Anladı. Ama bakışlarından eminim ki aklı hala o sayfadaki renkli karmaşada kalmıştı.
Benzer bir durumu, geçen gün başka bir öğrencimle sohbet ederken fark ettim.
Konu evdeki çalışmalarına geldi. "Hocam," dedi, "Ben evde TYT denemesi çözerken arkada mutlaka müzik açıyorum, yoksa sıkılıyorum." Çoğumuzun (ve belki bizim de zamanında) düştüğü o meşhur "Müzikle daha iyi odaklanıyorum" yanılgısı...
İşte tam bu noktada, Richard Mayer’in "Multimedya Öğreniminin 12 Prensibi" devreye giriyor. Mayer, bilimsel olarak yüzümüze şunu vuruyor: Beynimizin işlem kapasitesi sınırlı.
Mayer'in Tutarlılık (Coherence) İlkesi bize özetle şunu söylüyor: "Eğer bir görsel veya bir ses öğrenme hedefine doğrudan hizmet etmiyorsa, onu atın."
Çünkü beynimiz şöyle çalışıyor:
- Görsel Yük: O süslü, soruyla alakasız resimleri işlemek için harcanan enerji, denklemi kurmak için gereken enerjiden çalıyor.
- İşitsel Yük: Öğrencim arkada çalan şarkının sözlerini veya ritmini (farkında olmadan) filtrelemeye çalışırken, paragraf sorusundaki ince detayı kaçırıyor.
Biz buna eğitim biliminde "Bilişsel Yük" diyoruz ama ben sahadaki karşılığına "boşa kürek çekmek" diyorum.
Artık öğrencilerime de, kaynak seçerken kendime de şunu hatırlatıyorum: Sadeleşmek, içeriği basitleştirmek değildir; zihni berraklaştırmaktır. O gereksiz resim veya o arka plandaki müzik, size yardımcı olmuyor; sadece beyninizin "işlemci fanını" boşuna çalıştırıyor.
Siz de çalışırken veya bir şeyler üretirken bu "çoklu uyarıcı" tuzağına düşüyor musunuz? Yoksa sessizlik ve sadelikten yana mısınız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder