Sessiz Çoğunluk: Grup İçindeki Bireyler Neden Fikirlerini Açıklamaktan Çekiniyor?

 

Sessizliğin Ardındaki Ses



Toplantı odasında bir karar alınmak üzeredir. Herkes fikrini belirtmiştir. Sen farklı düşünüyorsundur ama sesini çıkarmazsın. İçinden “Boş ver, herkes böyle düşünüyor, ben mi yanlışım?” dersin ve o anın sessiz çoğunluğuna katılırsın. Peki neden?

İnsanlar grup içindeyken fikirlerini açıklamak konusunda neden bu kadar temkinli, hatta sessizdir? Bu sadece çekingenlik midir, yoksa altında yatan daha derin psikolojik ve sosyolojik dinamikler mi vardır?


1. Sosyal Uyum Baskısı: Sürünün Dışına Çıkma Korkusu

İnsan sosyal bir varlıktır. Topluluk tarafından kabul edilmek, dışlanmamak için çoğu zaman kendi fikrini bastırabilir. Solomon Asch’in 1951’de yaptığı ünlü "uyma deneyi"nde bireyler, bariz bir şekilde yanlış olan görüşe sırf gruba uymak için katılmışlardır.

Bu deney bize şunu gösteriyor: Grup normları, bireysel yargının önüne geçebiliyor. Çünkü grup içinde yanlış anlaşılmak, dışlanmak ya da “garip” bulunmak en az fiziksel acı kadar güçlü bir korkudur.


2. Bilgi Eksikliği Yanılgısı: “Ben Bilmiyorumdur”

Bir konuda fikrini söylemek için önce yeterince bilgi sahibi olduğunu düşünmek istersin. Ancak grup içinde herkes susuyorsa, bu çoğu zaman "Herkes biliyor da ben mi anlamadım?" hissine dönüşebilir.

Bu özellikle öğrencilerde, yeni işe başlamış bireylerde ya da kültürel olarak sessizliğin teşvik edildiği topluluklarda sık görülür.


3. Otorite Etkisi: Söz Hakkı Patronundur

Grup içinde güçlü bir lider ya da otorite figürü varsa, bireyler kendi fikirlerini belirtmekten kaçınabilir. Otoriteyle çelişmek, sosyal ya da kariyer anlamında risk gibi görülebilir.

Bu durum, Irving Janis’in kavramsallaştırdığı “Groupthink (Grup Düşüncesi)” kavramına zemin hazırlar. Grup içinde farklı görüşlerin bastırılması, sonunda kötü kararlara yol açabilir.


4. Sorumluluk Dağılması: “Zaten Biri Söyler”

Grup kalabalıklaştıkça, bireylerin “konuşma” ya da “müdahale etme” ihtimali azalır. Bu, sosyal psikolojide seyirci etkisi (bystander effect) olarak bilinir. Herkesin birbirine baktığı ama kimsenin harekete geçmediği anlar...


5. Kültürel ve Toplumsal Etkenler

Türkiye gibi kolektivist kültürlerde bireyin “topluluk uyumu”na verdiği önem daha fazladır. Ailede, okulda, iş yerinde çoğu zaman “itaatkar ve uyumlu olmak” erdem sayılır. Bu da bireysel düşüncenin ifade edilmesini zorlaştırır.

Ayrıca, öğretmenlerin ya da yöneticilerin “bize ayak uydur” tarzı yaklaşımları, zaten doğuştan var olan çekingenliği besleyebilir.




Ne Yapılabilir? Sessizliği Konuşmaya Dönüştürmek İçin...

  • Güvenli ortamlar oluşturulmalı: Fikir söylemenin yargılanmadığı, hata yapmanın ayıp sayılmadığı ortamlar daha çok fikir üretir.

  • Fikre değil, kişiye saldırıdan kaçınmalı: Yapıcı tartışma kültürü desteklenmeli.

  • Katılım aktif teşvik edilmeli: Özellikle suskun olan bireyler nazikçe sürece dahil edilmeli.

  • Grup normları sorgulanmalı: Sessizlik, her zaman uyum anlamına gelmez.



Kaynakça 

  • Gök, F. (2008). “Sessizlik Kültürü ve Eğitim”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi.

  • Yıldız, M. (2017). “Grup Düşüncesi Sendromu ve Karar Alma”. Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi.



Kitap Önerileri

  1. Susan CainSessiz: İçedönüklerin Gücü

  2. Irving JanisGrup Düşüncesi 


YouTube Video Önerisi

🎥 “Grup Düşünüşü” 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Pages

Fuat AYDIN WhatsApp ile mesaj gönder
Merhaba ben Fuat. Size nasıl yardımcı olabilirim? ...
Mesajlaşmaya başla...