
Büyüklerimiz ağaç yaşken eğilir demişler. Ben ilkokulda iken bize
ıskonto gibi terimleri gösterirlerdi. Daha ilk okul çocuğuna bu ve
benzeri şeyler öğretiliyordu. Şahsen ben daha o zamanlarda bu matematik
denilen şeyden korkmuştum. Kar-zarar problemleri benim korkulu rüyamdı.
Hatta öğretmenlerimiz haftanın nerdeyse 4 günü matematik yapardı.
Matematiğin inanılmaz derecede zor olduğu bahanesiyle. Daha küçücük
yaşlarımızda bizlere matematiğin çok zor olduğu psikolojik olarak
öğretiliyordu. Eh, o yaşlarda bu böyle verilirse sonraki yaşlarda tabii
ki bunu düzeltmek zor. Yani gerçekten de ağaç yaşken eğilir.
Matematik bölümü, öğrencilere hep çok zor bir bölüm olarak tanıtılıyor.
Ben matematik bölümünü kazandığımda “yaaa, o bölüm nasıl okunurğ Allah
sana kolaylık versin.” demişlerdi. Eıvallah arkadaşım, sağ olasın da
abartacak bir şey yok. Ama onlar da haklılar tabii… Daha küçücük
yaşlarda yükleniyorlar da yükleniyorlar.

Üniversite kütüphanesinde bir kitap görmüştüm. Üzerinde “Basic
Mathematics for High School Students” (Lise Öğrencileri için Temel
Matematik) yazıyordu. Kitabı alıp inceledim. Amerika’daki lise
öğrencilerine okutulan bir matematik kitabıymış. Gerçekten de temel
matematik bilgileri vardı. Hem de öyle gereksiz ayrıntılı bilgiler
yoktu. Hani şu ikinci dereceden denklemlerin köklerini bulmamız için
yararlandığımız formül var ya, işte o formülün nasıl çıkarıldığını
anlatmış kitap. Formülün çıkarılışı öyle çok da komplike değil. x’i
yalnız bırakmaya çalışmak izlenilen yöntem. Türkiye’de kaç tane lise
öğrencisi bunu biliyor acaba. Liseyi geçelim kaç tane üniversite
öğrencisi bunu biliyor. Bize Öklid Geometrisi gösterilmiyor. Çünkü
lisede gördüğümüz söyleniyor. Doğru, lisede gördük ama sırf ÖSS denilen o
sınava uygun bir Öklid Geometrisi gördük. Düşünün yani nasıl bir şey
olduğunu. Üniversitede lineer cebir derslerimizde taban koordinatlarına
verilen önem Cramer Kuralına verilseydi keşke. Lineer cebirin ve soyut
cebirin teknolojik alanda da kullanıldığı anlatılsaydı. Matematiğin
teknolojik gelişmelere olan katkısını yok sayamayız. Özellikle de 21.
yüzıylda…
Kendimizi matematik eğitimi alanında geliştirmek için daha ilk okul
sıralarındaki çocuklara verilen gereksiz şeyler kaldırılmalı. Bizlere
çok ayrıntılı bilgiler veriyorlar. Sadece matematik derslerinde değil.
Diğer derslerde de bu böyle. Ama işin komik yanı bu kadar bilgili
olmamıza rağmen bilimde çok geriyiz. Akademik alanda başarılarımız çok
az. Aslında bunun sebebini MEB bakanımız geçenlerde bir televizyon
kanalına verdiği röportajda söyledi “çocuklarımıza o kadar çok bilgi
veriyoruz ki onların analitik düşünmelerine fırsat bırakmıyoruz”. Bu
arada bu röportaj bu seneki ÖSS sınavındaki matematik sonuçları üzerine
söylendi. Sayın bakanımız doğru söylüyor. Matematikte analitik
düşünebilmek önemlidir. Ne kadar bilginiz olursa olsun, onları
değerlendiremedikten sonra bu bilgilerin pek bir önemi kalmaz. Ama bunu
üstün zekalı olmakla karıştırmayalım. Bir kibrit kutusunun dikdörtgen
prizması şeklinde olduğunu kestirebilmek gibi bir şeydir bu analitik
düşünme.

Peki kendimizi yeniledikten sonra dünya ile yarışa girip onlara nasıl
meydan okuyacağız. Ben bunu şöyle düşünüyorum. x^x = 64 denklemini
sağlayan x değerini iterasyon yaparak değil de bambaşka bir yol
izleyerek bulmalıyız. Bunu bir savaş olarak görmüyorum ama bir rekabet
var, bunu yok sayamayız. İnsanlık var oldukça bilim, matematik hep
olacak ve buna bağlı olarak da rekabet hep olacaktır. Bizler de bu
rekabetin içerisindeyiz. Daha öğrencilik yaşantımızda bile kimin notu
daha yüksek diye merak edenlerimiz olmuştur. Rekabet içimizde hep var ve
bu duygu bizi başkalarıyla yarışmaya sevk ediyor doğal olarak. Uzun
lafın kısası matematikçi olmak ne çok zor ne de çok kolaydır. Fakat daha
küçücük yaşlarda psikolojik olarak zor olduğu beyinlere sokulursa
ilerde o insanlardan matematikte elle tutulur bir başarı beklenemez.
ÖSS’deki sonuçlar buna en somut örnek.
alıntı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder